İçerik
Bu başlık altında Kur‟an‟ın Hz. Muhammed (s.a.v)‟e inzaliyle başlayıp metinleşmesi tamamlanıncaya kadar takip edilen yolları ele alacağız.
A. KUR’AN’IN TESPİTİ
Allah‟ın Resulü (s.a.v)‟ın asli görevi vahiy yoluyla kendisine gelen emir ve yasakları insanlara tebliğ etmekti. Bununla beraber Kur‟an‟ın gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak için korunmasına da özen göstermek görevi de vardı. Bu yüzden O (s.a.v) tebliğ vazifesiyle birlikte Kur‟an‟ın okunmasını ve ezberlenmesini tavsiye ediyordu.
Sahabe de yeni bir din ve dini metnin verdiği bir heyecanla Kur‟an‟ı ezberliyordu. Hz. Muhammed (s.a.v) ezberlemeyi yeterli görmüyor. Yazıya geçirilmesini de istiyordu.
1. Kur’an’ın Yazılması
Hz. Muhammed (s.a.v) kendisine nazil olan vahiyleri ezberlediği gibi, vahiy katiplerine de mutlaka yazdırmıştır. Kur‟an metninin O‟nun döneminde yazıldığına dair birçok nakli delil vardır. Bu delillerden bazıları şunlardır:
1. İbn Hişam‟a göre, Hz. Ömer‟in İslam‟ı hadisesinde kız kardeşinin elinde Tâhâ Suresinin baş tarafına ait ayetlerin bulunması, Kur‟an‟ın Hz. Muhammed (s.a.v) zamanında yazıya geçirilmesinin delillerindendir.
2. Hz. Osman‟ın; “Hz. Peygamber (s.a.v)‟e Kur‟an‟dan herhangi bir bölüm nazil olduğunda, katiplerden herhangi birini çağırarak „bu ayetleri (yazıp) falan ayetleri içine alan surey koy” sözü de bu hususta bir delildir.
3. Abdullah b. Ömer‟in şu sözleri de delil mahiyetindedir: “Biz üzerimizde Kur‟an nüshası taşıdığımızda düşman memleketlerine gitmekten menedilmiştik. Bunun sebebi, o nüshaların düşman eline geçme korkusu idi.”
4. Hz. Muhammed (s.a.v)‟in “Benden Kuran‟ın dışında bir şey yazmayınız...” sözü de bu hususun delillerindendir.
Demek ki bu deliller bize gösteriyor ki, Kur‟an sadece ezberlenmekle kalmamış; aynı zamanda yazıya da geçirilmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v) ümmi bir zat idi. Bu yüzden vahyin başlangıcından itibaren, okuma yazma bilen bazı sahabileri kendine vahiy katibi olarak tayin etmiş idi.
Kaynaklara göre, vahiy gelip Hz. Peygamber‟in gelen vahyi katibe yazdırdıktan sonra, katibin yazdığını yüksek sesle okumasını istiyordu. Eğer metinde herhangi bir hata varsa, Hz. Muhammed (s.a.v), o metni tashih ediyordu.
Zeyd b. Sabit de bu durumu anlatınca, gelen vahiyleri tashihten sonra insanlara aktarıldığını söylemektedir.
Tashih edilen metinler Hz. Muhammed (s.a.v)‟in direktifiyle çoğaltılıyordu. Bazı sahabeler de şahsi nüshalar şeklinde çoğaltıyorlardı. İstinsah işi bittikten sonra da mukabele gören asıl nüsha, Hz. Muhammed (s.a.v)‟e teslim edilip hane-i şeriflerinde muhafaza ediliyordu.
Yani Kur‟an‟ın yazı ile tespiti ve muhafazası gayet sağlam ve itinalı bir şekilde yapılıyordu. Yani, kıymetsiz bir metin gibi algılanıp ortalıkta bırakılmıyordu. O dönemin sıdkıyla ve fedakarlığıyla meşhur sahabeleri, Kur‟an sahifelerine ve malzemelerine gözleri gibi bakmışlardır.
Kur‟an‟ın yazı ile tespit tarihini tam olarak belirlemek mümkün değildir. Ancak, Hz. Ömerîn Müslüman olması hadisesi, bu konuyla ilgili az-çok bir kanaat verir. Zira Hz. Ömer, Hz. Peygamber‟in nübüvvetini V. Yılında Müslüman olmuştur. Bu esnada elde Tâhâ Suresi‟nden ayetlerin yazılı olduğu bir malzemenin olması, en azından bu tarihi baz almamızı sağlar. Ancak Tâhâ suresi nüzul sırası olarak 45. Sıradadır. Bu da daha önce de vahyin yazıya geçirildiği bilgisine ulaşmamızda yardımcı olur.
2. Yazılan Metnin Muhafaza Edilmesi
Yazılan Kur‟an metinlerinin muhafaza edildiği yer hususunda alimlerin iki ayrı görüşü vardır. Bir görüşe göre, yukarıda da ifade edildiği gibi, yazılan vahiyler Hz. Muhammed‟in (s.a.v) evinde muhafaza ediliyordu.
Diğer görüşe göre ise, vahiy katipleri tarafından kaydedilip istinsah edilen ayet metinleri, katipler tarafından koruma altına alınıyordu.
Bütün Kur‟an‟ın yazılı bir halde Hz. Muhammed‟in evinde muhafaza edildiğini söylemek doğru olmayabilir. Zira eğer böyle olsaydı, Kur‟an‟ın cem‟i esnasında başka bir çabaya lüzum olmayacaktı. Demek ki, Hz. Muhammed‟in (s.a.v)‟in evinde bulunan nüsha, şahsi bir nüshaydı. Asıl nüshalar, Hz. Muhammed (s.a.v)‟in emriyle Kur‟an‟ı yazarak kaydeden katiplerin elinde bulunuyordu.
3. Kur’an’ın Mushaf Haline Getirilmesi
Hz. Muhammed (s.a.v), 23 yıl boyunca Kur‟an‟dan bölümler almıştır. Bunu muhafaza etmek için de, hıfz, kitabet ve arza yollarına başvurmuştur. Ancak O (s.a.v) yaşadığı sürece Kur‟an‟ı Mushaf haline getirmemiştir. Alimler bunu da şu sebeplere bağlamışlardır:
a. Gerek Hz. Ebubekr döneminde Kur‟an‟ın cem‟i, gerekse Hz. Osman zamanındaki istinsahı bir ihtiyaca binaen yapılmıştı. Zira Hz. Muhammed (s.a.v) hayattayken böyle bir ihtiyaç hasıl olmamıştı. Zaten O‟nun varlığı vahyin garantisiydi.
b. Vahiy sürekli nazil oluyordu. Dolayısıyla nerede biteceği belli olmadığı için, toplanması için bir sebep yoktu. Hem Hz. Muhammed‟in (s.a.v)‟in vefatından 81 gün veya sadece 9 gece önce vahiy kesilmişti. Bu süreler de Kur‟an‟ın toplanması için yeterli süreler değildi. Zeyd b. Sâbit‟in Kur‟an‟ı toplama müddeti bir yıldır.
c. Kur‟an-ı Kerim toptan nazil olmamıştı. İhtiyaca binaen çeşitli vesilelerle nazil olduğu için, Hz. Muhammed (s.a.v) vahyin ne zaman kesileceğine dair gaybi bir bilgiye sahip değildi. O zaman Kur‟an‟ı toplamak elbette olacak iş değildi.
d. Bazı alimler göre meselenin nedeni neshtir. Eğer Kur‟an bir kitap haline getirilseydi, ayetlerin neshi hususunda karışıklıklar çıkardı.