İçerik
Sözlü nakil dönemi içinde yer alan bir tefsir çeşidi de ashabın şifahi rivayetleridir. Bu rivayetlerin önem sırası, Hz. Peygamberin Kur‟an hakkındaki açıklamalarından hemen sonradır. Çünkü Sahabiler Arap oldukları için Arap dilinin üslup ve inceliklerini, Arap örf ve adetlerini iyi biliyorlardı. Eski medeniyetlerin ve felsefi akımların etkisinden uzak kaldıkları için de zihinleri çok berraktı. Aynı zamanda üstün bir idrak gücüne ve sarsılmaz bir imana sahiptiler. 23 senelik bir nüzul ortamına şahit olmuş idiler. Yine Hz. Muhammed‟in (asm9 açıklamalarını bizzat dinlemişlerdi. İşte bütün bu özellikler onları tefsir hususunda, Hz. Muhammed‟den (asm) hemen sonraya yerleştirmiştir.
Sahabenin Tefsir Metodu
Hz. Peygamberin vefatından sonra bu görevi üstlene sahabilerin Kur‟an‟a yaklaşımı iki şekilde olmuştur. Bir grup sahabi, müteşabih nasları tefsir etme konusunda çekingen davranarak re‟y ile tefsir yapmaya karşı çıkıyordu. Bunun sebebi de Hz. Peygamberin, Kur‟an‟a bilgisizce yaklaşanlara yönelik tehdit içerikli sözleridir.
Hz. Ebubekr (ra), müteşabih ayetlerin tefsirinden kaçındığı gibi, Hz. Ömer (ra) sırf müteşabihlere dair soru sorduğu için Subeyğ b. Asel adındaki şahsın kafasına yaş hurma dalıyla vurmuş; kafasını kırıncaya kadar dövmüş ve Medine‟nin dışına attırmıştır.
Bazı sahabiler de ayetleri açıklamak için önce Kur‟an‟a sonra Hz. Peygamber‟in rivayetlerine aradıkların bulamadıklarında ise kendi içtihatlarıyla Kur‟an‟ı tefsir etmişlerdir. Bu da özellikle dil konusunda oluyordu. Kur‟an kendi dilleriyle nazil olduğu için dil bilgisel incelikleri iyi biliyorlardı.
97
Sahabilerin bazen de tefsirlerinde nasih-mensuha işaret etme, nüzul sebeplerini zikretme şeklindeki yöntemlerden yaralandıklarını görüyoruz. Bunun yanında ayetleri “tahsis” etme yöntemini kullanmışlardır.
Sahabe Tefsirinin Genel Özellikleri
1. Sahabiler Kur‟an‟ı baştan sona kadar tefsir etmemişlerdir. Çünkü buna ihtiyaçları yoktu. Tefsirleri garip, muğlak, mübhem ve mücmel gibi lafızlarda oluyordu.
2. Aralarında zaman zaman ihtilaflar çıkmıştır. Anca bunlar tezat ihtilafları değil tenevvü ihtilafları olmuştur.
3. Ahkam ayetlerinden hüküm istinbatında bulunmamışlardır.
4. Bu dönemde tefsir tedvin edilmemişti.
5. Ayetlerin nüzul sebeplerini açıklamışlardı.
Sahabenin Tefsirde Müracaat Ettikleri Kaynaklar
-Kur‟an‟ın Kur‟an‟la Tefsiri - Kur‟an‟ın Sünnetle tefsiri -Şiirle İstişhad -Yahudi ve Hıristiyan Kültürleri -Kendi İctihadları
Sahabe Tefsirinin Bağlayıcılığı
Kaynaklara göre Sahabe sözleri ya merfu hadis ya da mevkuf hadis hükmündedir. Eğer Sahabilerin yapmış oldukları tefsirler ayetlerin nüzul sebepleri, mübhematu‟l-Kur‟an, nasih-mensuh veya gaybi konular gibi üzerinde içtihad etme, fikir yürütmenin imkansız olduğu bir alana ait ise bunlar hükmen merfu haber olarak kabul edilmiştir.
Fikir yürütülmesi ve ictihad edilmesi mümkün olan alanlara ait olmakla birlikte, sahabilerin kendi bilgi birikimlerine dayanıyorsa, bunlara da mevkuf haber denir.
Alimler sahabe sözlerinden hükmen merfu haber hükmündeki beyanatlarını bağlayıcı kabul etmişlerdir. Bu hususta hemen hemen ihtilaf yok gibidir. Birçok alime göre bu sözler hüccet hükmündedir. Çünkü bu haberlerde sahabe ya bizzat şahid olmuş ya da bizzat işitmiştir. Sahabenin de adaleti Kitap, Sünnet ve İcmaya göre sabit olduğuna göre tefsirde onların bu nevi sözlerine itimat etmemek için herhangi bir neden yoktur.
Zaten onlar bu konuda herhangi bir içtihad ve görüş beyanında bulunmamışlardır. Öyleyse bu sözler durduğu müddetçe, bir müfessirin bunları ihmal edip kendi görüşünü ifade etmesi isabetli değildir.
Sahabenin Mevkuf Haber hükmündeki sözleri ise içtihatlarına dayandığı için bu konuda alimler arasında ihtilaf olmuştur. Bazılarına göre bu sözler ictihadi olduğu için yanılma payı da vardır. Bu yüzden mevkuf haber hükmündeki sözlerini tefsirde delil olarak
98
kullanmak caiz değildir. Bazıları da sahabilerin, sözlerini kendi ictihadları dahi olsa, bunları Hz. Peygamberden öğrenme ihtimalleri olduğu için kullanılması gerektiği görüşünü savunmuşlardır. Bu bilgiler salt ictihadi bilgiler dahi olsa, Kur‟an kendi dilleriyle indiği ve 23 sene boyunca Hz. Peygamberden bilgi ve feyiz aldıkları için Sahabileri isabet etmeleri daha kuvvetli ihtimaldir.
Önde Gelen Bazı Sahabi Müfessirler
Hz. Ebubekr, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Abbas, Hz. Abdullah b. Mes‟ud, Hz. Ubey b. Ka‟b ve Hz. Ebu Musa el-Eş‟ari
Tefsire rivayet bakımından katkıları en fazla olanlar Abdullah b. Abbas, Hz. Abdullah b. Mes‟ud, Hz. Ubey b. Ka‟b ve Hz. Ali‟dir.
İlk üç halifenin rivayetlerinin az olmasının sebebi, hilafet görevi ve fetih meşguşliyetidir. Yani onların alanı farklıydı. Erken sayılabilecek vefatları da burada bir sebep olarak zikredilebilir. Son halife olması, uzun süre ilimle meşgul olması ve yaşadığı devrin şartları gereği tefsirle fazla hemhal olması Hz. Ali‟nin, tefsirdeki rivayetlerinin çokluğuna vesile olmuştur.
Şu isimler de tefsire katkıda bulunmuşlardır: Hz. Enes b. Malik, Hz. Ebu Hureyre, Hz. Abdullah b. Ömer, Hz. Cabir b. Abdullah, Hz. Abdullah b. Amr el-As ve Hz. Aişe
Rivayetleri En Çok Olan Dört Sahabi
Abdullah b. Abbas
Hz. Hatice‟den hemen sonra Müslüman olan Ümmü‟l-Fazl Lübabe‟nin oğludur. Hicretten yaklaşık üç sene önce doğmuştur. Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinde çeşitli görevlerde yer almış; Cemel ve Sıffin Savaşlarında Hz. Ali‟nin tarafında yer almıştır. Hz. Peygamber vefat ederken 13 veya 15 yaşlarındaydı. Ömrünü İslam‟ın yücelmesi için ilim yolunda harcayan İbn Abbas H. 68 (M.688) ‟de vefat etmiştir.
Hadiste Müksirundur. Fıkıh ilmine fetvalarının çokluğuyla katkı yapmıştır. Hemen her ayet hakkındaki rivayetleriyle de tefsir ilminde otoriterdir.
Hz. İbn Abbas‟ı İslami ilimlerde otorite yapan sebepleri şöyle sıralayabiliriz:
a. Hz. Peygamberin, onun hakkındaki duası. “Allah‟ım ona kitabı öğret ve onu dinde fakih kıl.”
b. Temyiz yaşından itibaren Hane-i Saadette bulunduğu için birçok şeyi bizzat Allah‟ın Resulünden işitmesi.
99
c. Hz. Peygamberin vefatından sonra da özellikle ayetlerin teşri tarihi ve nüzul sebepleri hususunda ilimde temayüz etmiş pek çok sahabiden ders alması.
1. Arap dili ve edebiyatına mükemmel derecede vakıf olması.
2. Ayetleri kendi re‟yi ile tefsir etmede cesur olması.
Hz. İbn Abbas‟ın sahip olduğu ilmi salahiyetten dolayı ona çeşitli lakaplar verilmiştir.
Hibru’l-Ümme (Ümmetin Bilgini), Tercümanu’l-Kur’an (Kur’an’ın Hz. Peygamber’den sonra en yetkili Müfessiri) gibi.
Hz. Ömer, Bedir Ashabının katıldığı ilim meclislerine yaşı küçük olmasına rağmen Hz. Abdullah b. Abbas‟ı da çağırırdı.
Hz. Abdullah b. Abbas‟ın tefsirle ilgili rivayetleri Atâ b. Ebi Rebah tarafından kaleme alınan Garibu’l-Kur’an adlı kitapta cem edilmiştir. O, Garibu‟l-Kur‟an ilminin oluşmasında öncülük etmiş; Nafi b. El-Ezrak tarafından sorulan Kur‟an‟da yer alan 200 civarındaki garip kelimeyi şiirle istişhad metoduyla açığa kavuşturmuştur.
Hz. Abdullah b. Abbas, Mübhematu‟l-Kur‟an hususunda da tefsire önemli katkılarda bulunmuştur. Abdülaziz b. Abdillah, İbn Abbas‟dan nakledilmiş çeşitli rivayetleri bir araya getirerek Tefsiru Ġbn Abbas ve Merviyyatuhu adıyla iki ciltlik bir eser ortaya koyarak neşretmiştir.
Abdullah b. Mes’ud
Tefsirde öncü olan Hz. Abdullah b. Mes‟ud‟un İslamiyet‟ten önceki hayatı pek bilinmemektedir. Çocukluğunda, azılı bir kafir olan Ukne b. Ebi Muayt‟ın yanında çobanlık yaptığı, Müslüman olduktan sonra Ukbe‟nin yanından ayrıldığı söylenmektedir.
Mekke‟de eziyet görmüş; Habeşistan‟a hicret etmiştir. Hz. Peygamber zamanındaki tüm savaşlara katılmış, Bedir‟de savaştan bir önceki günde keşif yaparken yaralı olarak bulduğu Ebu Cehli öldürmüştür.
Devlet ricali olarak da görev yapan Hz. İbn Mes‟ud, ilmi faaliyetlerde de bulunarak Kufe tefsir ve fıkıh medreselerinin temellerini atmıştır. (32/652) senesinde Medine‟de vefat etmiştir.
Hz. Abdullah b. Mes‟ud da hadis, tefsir ve fıkıh alanında otoriterdir. Hz. Peygamber‟e gelen vahyi gününü gününe takip edip kendisi için özel Mushaf yazan çok az sahabiden biridir. O, Kur‟an metnini yazarken, aynı zamanda bazı garip kelimelerin karşısına notlar düşerek tefsire katkıda bulunmuştur. Onun düştüğü bu notlar, Hz. Peygamber‟den işittiği
100
ِ ْٓ ُص ْخ ُش ٍف malumat olduğu için tefsirde delil olarak kullanılmıştır. Mesela Kur‟an‟da geçen kelimesinin anlamı onun, bu kelimenin karşısına yazdığı رَ َ٘ ِت ْٓ ِ notuyla açığa kavuşmuştur.
Onun Kufe‟de kurduğu tefsir mektebi büyük bir fonksiyon icra etmiş; önemli talebelerin yetişmesine vesile olmuştur. Kur‟an-Sünnet eksenli dersleri ve şahsi içtihadıyla öğrencilerine aktardıkları, esbab-ı nüzul, nasih-mensuh, müşkilu‟l-Kur‟an, mübhematu‟l- Kur‟an, garibu‟l-Kur‟an ve nahvi tahliller alanında önemli bilgi birikimi sağlamıştır.
Ubey b. Ka’b
Hazrec kabilesine mensup olan Hz. Ubey, Ebu‟l-Münzir ve Ebu‟t-Tufeyl künyeleriyle anılmıştır. Hicret sonrası, Medine‟de Hz. Peygamber‟in ilk vahiy katibi olmuştur. Kuvvetli bir kanaate göre Hz. Ömer döneminde (30/650) vefat etmiştir.
Hz. Ubey, kıraatte otorite idi. Gerek Hz. Peygamberin vahiy katibi olması gerekse içinden gelen bir arzu sebebiyle Kur‟an‟ın nüzulünü takip ederek gelen vahiyleri hususi bir şekilde cem‟ etmiştir.
O, Kur‟an‟ı yazmış, ezberlemiş ve hayatına tatbik etmiştir. Onun tefsir ilminde otoritesine sebep şu iki şeydir: Biri Tevrat‟ın muhtevasından yararlanma, diğeri de müşkil konuları bizzat Hz. Peygambere sormadır.
Ali b. Ebi Talib
Hicretten 22 yıl önce (m. 600) Mekke‟de dünyaya gelmiştir. Hz. Peygamber‟le amca çocuğu olan Hz. Ali, çocuk yaştan itibaren Hz. Muhammed (asm)‟in yanında yer almıştır. 9 veya 10 yaşlarında Hz. Peygamberin risaletine inanmıştır.
Muhacir-Ensar kardeşliğinde Hz. Muhammed (sav), onu kendine kardeş olarak seçmiş; hicri II. Yılının son ayında kızı Fatıma ile evlendirmiştir.
Hz. Ali, Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber gibi bütün savaşlara ve hemen hemen bütün seriyyeler iştirak ederek Hz. Peygamber‟in sancaktarlığını yapmıştır. Hz. Ali 40/661 yılında zehirli bir hançerle arkadan vurularak şehid edilmiştir.
O da tefsir, fıkıh ve hadis alanında otoriter bir sahabidir. Onun şu sözü tefsir hususundaki yetkinliğini gösterir. “Bana Allah‟ın kitabından sorunuz. Allah‟a yemin ederim ki Kur‟an‟daki her ayetin nerede nazil olduğunu, gece mi? Gündüz mü? Ovada mı? Dağda mı? İndiğini mutlaka bilirim.”
Hz. Ali, Hz. Peygamber (asm) daha hayatta iken Kur‟an‟ın tamamını ezberlemiş ve anlamı konusunda Hz. Peygamber‟in açıklamalarından çokça istifade etmiştir. Bu yüzden o, ahkam ayetlerinin tefsirinde ve özellikle hukuki konularda ashab tarafından çok güvenilen bir şahıs olmuştur.
Tabiun dönemi Tefsiri
Sahabeden sonra tefsirde önemli bir rol üstlenen nesildir. Hz. Peygamber‟e ulaşmayan bu nesil, sahabe ile sonraki kuşaklar arasında köprülük vaziyeti görmüşlerdir. Onlar da tefsirde sahabiler gibi önce Kur‟an ve sünnete başvurmuş, bunlarda malumat bulamadıklarında, özellikle esbab-ı nüzul, mübhemat ve gaybi konularda sahabilerin sözlerine başvurmuşlardır. Bazen de ehli kitabın görüşlerine müracaat edilmiştir. Bu aşamalardan sonra re‟y ile tefsir aşamasına geçilmiştir.
Tabiun Döneminin önemli unsurlarından biri mektepler (ekol)‟dir. Hz. Peygamber döneminde başlayan fetihler, vefatından sonra da hız kesmeden devam etmiştir. Yeni fethedilen beldeler İslam coğrafyasını genişletmiş; yeni kültürler ve yeni simalar İslam‟a dahil olmuştur. İşte bu noktada ortaya çıkan ilmi ihtiyacı karşılamak için çeşitli beldelere, ilmi seviyesi yüksek sahabiler gönderilmiştir. İşte bu sahabiler etrafında ilim halkalar oluşturarak mekteplerin kurulmasına öncülük ettiler. Hoca Sahabe, talebe ise Tabiun idi. İhtilafları bertaraf etmek isteyen bu mektepler özellikle tefsir alanında ön plana çıktılar.
Dönemin önemli tefsir ekolleri şu üçüdür:
Mekke Tefsir Mektebi
Kurulan ilk tefsir mektebidir. Kurucusu Hz. Abdullah b. Abbas‟tır. Öncü ve övgüye layık bir ekol olan Mekke Tefsir Ekolünde yetişen bazı öğrenciler şunlardır: Mücahid b. Cebr, İkrime, Said b. Cübeyr, Tavus b. Keysan ve Atâ b. Ebi Rebah.
Medine Tefsir Mektebi
Bu ikinci ekolün ilk mümessili Hz. Ubey b. Ka‟b‟dır. Hicret sonrası İslam‟ın devlet haline gelmesi ve kurumsallaşması bakımından Medine önemli bir şehirdir. Hz. Peygamber‟in vefatından sonra da birçok sahabi buradan ayrılmamış, ilmi faaliyetlerine devem etmiştir. İşte bu faaliyetler neticesinde Hz. Ubey tarafından kurulan Medine Mektebi‟ni yetiştirdiği önemli bazı tabii alimler şunlardır: Ebu‟l-Aliye, Muhammed b. Ka‟b el-Kurazi ve Zeyd b. Eslem.
Kufe Re’y Mektebi
Bu mektebin kurucusu da Hz. Abdullah b. Mes‟ud‟dur. Hz. Peygamberin ilim sohbetlerinde uzun süre kalan ve aynı zamanda vahiy katipliği yapan Hz. Abdullah b. Mes‟ud, Hz. Ömer zamanında Kufe‟ye Kur‟an öğreticisi olarak tayin edilmişti. Oraya gittiğinde başka
102
sahabiler de vardı ancak insanlar kısa zamanda onun etrafında bir halka oluşturdular. O da insanları bilgilendirmek amacıyla tefsir sahasında ilmi faaliyetlere başladı.
Başladığı bu faaliyet içerik olarak daha çok akli muhakeme ve ictihad temeli üzerin bina edilmişti. Bu yüzden İslam alimleri bu mektebi, içtihadi hareketlerin çekirdeği olarak kabul etmişler ve bu mektebi, re‟y mektebi olarak nitelendirmişlerdir.
Abdullah b. Mes‟ud‟ün ders halkasında yetişen birçok alim vardır. Onlardan bazıları şunlardır: Alkame b. Kays, Mesruk b. El-Ecda, Esved b. Yezid, el-Hasan-el-Basri ve Katade b. Diame.
Tabiun Tefsirinin Kaynak Değeri
İslam alimleri bu hususta üç farklı görüş ileri sürmüşlerdir.
Birincisi: Tabiiler Kur‟an‟ı yorumlarken kendi bilgi birikimlerine dayanmışlardır. Onun için Kur‟an‟ı tefsir ederlerken her zaman hataya düşmeleri mümkündür. O halde yazdıkları tefsirin de herhangi bir ayrıcalığı yoktur. Ebu Hanife‟ni şu sözü meseleyi iyi özetlemiştir: “Resulullah‟tan gelen baş-göz üstün; sahabeden gelen hakkında serbestiz; Tabiundan nakledilene gelince, onlar da insan biz de insanız.”
İkincisi: Tabiiler her ne kadar Allah Resul‟ünü görmemiş ve esbab-ı nüzulü müşahede etmeseler de, tefsire dair bilgilerini genelde sahabeden almışlardır. Yani Kur‟an‟ı kendi tercihlerinden ziyade, sahabe rivayetleriyle tefsir etmişlerdir. Öyleyse tabiun tefsiri, sonraki nesiller için güvenli bir kaynaktır.
Üçüncüsü: Tabiun tefsirinden ancak üzerinde ittifak edilen hususlar referans olarak kullanılabilir. Diğerlerini kabul etme zorunluluğu yoktur.
Tabiun Tefsirinin Genel Nitelikleri
Bu tefsirle ilgili şu nitelikler sayılabilir:
1. Sahabe tefsiri manası kapalı ayetlerle sınırlı iken, tabiun döneminde Kur‟an‟ın tamamı tefsire konu olmuştur.
2. Tabiun tefsirinde kelime açıklamaları yanında, tafsilatlı fıkhi açıklamalar, ayetlerden istinbat ve istidlal yoluyla çıkarılan hükümler ve tarihi bilgiler de yer almıştır.
3. Bu dönemin bir özelliği de bazı lafızları şiirle istişhad yoluyla açıklamak ve bazı garip lügatları şerh ve izah etmektir.
4. Bu dönemde de tefsir tedvin edilmemiş; şifahi olarak devam etmiştir.
103
5. Tabiiler Kur‟an‟da geçen kıssalarla mübhem olan ayetlerin ayrıntılarını öğrenebilmek için Ehli Kitap alimlere çokça müracaat etmişlerdir.
6. Tefsir de bazen de kıyas yolunu kullanmışlardır. Bildikleri bir ayetin tefsirinden hareketle çıkarsama yöntemiyle tefsir yapmaya çalışmışlardır.
Tabiun Müfessirlerinin Kaynakları
Tabiunun tefsir kaynakları hemen hemen sahabeninkilerle aynıdır. Bunlar; Kur‟an‟ın- Kur‟an‟la tefsiri / Kur‟an‟ın Sünnetle Tefsiri /Şiirle İstişhad Etmek / Yahudi ve Hıristiyan Kültürleri / Sahabi Sözleri / Kendi İctihadları