İçerik

Mezhebi tefsirler

Mezhebi tefsirler

 Hicri birinci asırda ortaya çıkmaya başlayan İslam mezhepleri, kendi fikirlerinin doğruluğunu ispat için en doğru yolun Kur‟an‟dan deliller çıkarmak olduğunu prensip olarak kabul ettiler. Bundan dolayı Kur‟an‟ı kendi görüşlerini destekleyecek şekilde tefsir ettiler. Bu mezhepleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1-Ehl-i Sünnet Tefsiri:

Bu mezhep, Hz. Peygamber ve sahabenin çizgisinde, onların inanç sistemini kendisine rehber edinen müslümanlara verilen addır. Bu inancın oluşumunda Ebu Hanife‟nin büyük etkisi vardır. Ondan sonra da İmam Malik, İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel gibi alimleri sayabiliriz.

Bu alimlerin temel özelliği aklı nakle bağlamış olmalarıdır. Ayrıca Kur‟an mahluktur, düşüncesine de karşıdırlar.

Bu görüşte tefsir yazmış ve çok geniş bir alana tesir etmiş olan alim İmam Maturidi‟dir. Onun eserinin adı Te‟vilatu‟l-Kur‟an‟dır.

Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân‟da Kur‟ân‟ı Kur‟ânla tefsir bariz bir hususiyet olarak kendini gösterir. Âyetin tefsirine dair hadislere de yer verir. Müfredatın lisandaki mânâlarına ve kullanılışlarına ehemmiyet verir ve tefsirde bunları gözetir. Kur‟ân-ı Kerîm‟de mecazî mânâların sayılamayacak kadar çok yerde kullanıldığını tasrih eder.

Esbâb-ı nüzûle, sahabe ve tabiûn akvâline, kıssalara yer verir. Müşkilü‟l-Kur‟ân sahasına temas eder.

el-Mâturîdî, fıkha taalluk eden âyetlerin tefsirine de girer. Fıkhî mevzularda çokça Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Muhammed eş-Şeybâni, eş-Şâfii ve daha az olarak Züfer ve el-Evzâî gibi müctehidlerin görüşlerini zikreder.

Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân‟ın en bariz özelliği, kelâm ilminin klasik meselelerini ele almasıdır.

İmam el-Mâturîdî‟nin tefsiri, rivayet ile dirayet arasında, fakat dirayete daha yakındır.

2-Mu’tezile Tefsiri

Mutezile mezhebinin kurucusu Vasıl b. Ata‟dır. Aklın naklin önüne geçmesi ve akla verilen yüksek değer, mutezilenin bariz vasıflarıdır.

Akla çok önem veren mutezili müfessirler, Kur‟an‟i önce dilbilgisi ve belağat açısından ele almışlar; ancak bu şekilde çözemedikleri ibarelerde mecaza yönelip te‟villerde bulunmuşlardır.

Onlara göre müteşabih ayetleri mutlaka yorumlamak gerekir. Aksi takdirde tecsime düşülebilir.

Mutezili müfessirler, kendi görüşlerine ters olan hadisleri inkar yoluna gitmişlerdir. Ahad haberleri ise hiç kabul etmemişlerdir.

Mutezili müfessirler, bazı kelamî mevzularda ehl-i sünnet alimlerinden ayrılırlar. Mesela sihrin hakikatini ve velinin kerametini kabul etmezler.

En meşhur mutezili müfessirler şunlardır:

1-Ebu Müslim el-Ġsfehanî: Camiu‟t-Te‟vil limuhkemi‟t-Tenzil
İsfahani, Kur‟an‟da neshin varlığın kabul etmemesiyle meşhur olmuştur. Razi

tefsirinin önemli kaynakları arasındadır.

2-Zemahşeri: el-Keşşaf

Zemahşeri, tefsirine Mekke‟de başlamış ve Kabe civarında tamamlamıştır.

Sürekli Kâbe civarında bulunduğundan “Carullah” (Allah‟ın komşusu” lakabıyla anılmıştır.

Zemahşeri, Arapça‟ya derin vukufiyetiyle meşhur bir alimdir.

Kur‟an‟ın belaği ve mucizevî yönünü ortaya koyması sebebiyle, farklı mezheplere mensup alimler tarafından da takdir görmüş ve tefsirde bir otorite olarka kabul görmüştür.

Zemahşeri, aklı ön plana çıkarmış; aklın sünnet, icma ve kıyastan önce geldiğini iddia etmiştir. Zaman zaman da aklın bazı konularda aciz kaldığını itiraf eder.

Zemahşeri, Kur‟an‟da hiçbir ihtilaf olmadığını delilleriyle ispatlar ve bunu iddia edenlere katılmaz.

Zemahşeri, tefsirinde Mutezilenin usûlü hamsesini zikreder ve bunları ayetler getirerek savunur.

Zemahşeri, israili rivayetler konusunda oldukça hassastır. İsrailiyata fazla yer vermez. Naklettiklerinin de zayıflığını ifade eder. Ayrıca fıkhî yorumlarda mezhep taassubuna kapılmaz.

Zemahşeri, kendisinden sonra yazılmış hangi mezhep ve meşrepten olursa olsun; rivayet veya dirayet tefsirlerinin nerdeyse tamamını etkilemiş bir temel kaynaktır.

El-Keşşaf, dirayet tefsirinin bütün özelliklerine haiz, pek çok yönü itibariyle aşılamamış bir eserdir.

El-Keşşaf, dirayet tefsiri olmakla beraber, rivayet tefsirinin temel konuları arasında yer alan sebeb-i nüzul, nesih gibi ilimleri de önemser. Ayrıca eserde Kur‟an‟ın Kur‟an ile tefsiri de görülür.

3-şia Tefsiri

Şia, Hz. Peygamber‟in vefatından sonra halifelik hakkının Hz. Ali ve ehl-i beytin hakkı olduğunu, ve halifelerin bu soydan gelenlere verilmesi gerektiğini savunan topluluğun ortak adıdır.

Şia‟ya göre Hz. Peygamberin vefatından sonra onun vazifesini imamlar devam ettirmektedir. Bunlar da Hz. Peygamber gibi ümmetin en faziletlisi olması gerekir. Bu da başta Hz. Ali olmak üzere ehl-i beyttir.

Şia, tefsir anlayışını bu esas üzerine bina eder. Bu görüşünü Kur‟an‟a dayandırabilmek için ayetlere batınî yorumlar getirmişlerdir. Onlara göre Kur‟an‟ın esas manası Batıni manadır.

Onlara göre Kur‟an‟ın gerçek manasını sadece ehl-i beytten olanlar bilir.

Şiaya göre Kur‟an‟ın manaları zamanla değişebilir.

Kur‟an‟daki fıkhi ayetler Şia‟ya göre yorumlanmıştır. Mesela abdest alırken ayaklar yıkanmaz, sadece meshedilir.

Başlıca Şii tefsirler şunlardır: 1-Kummî: Tefsiru‟l-Kummî

2-Tusi: et-Tibyan
3-Muhammed el-Becahti:Beyanu‟s-Saade
4-Tabatabaî: el-Mizan fi tefsiri‟l-Kur‟an
B. ĠĢari Tefsirler
Mutasavvıfların (Sûfîlerin) yazmış oldukları tefsiridir. Bu tefsir iki kısımda incelenir:

1. Nazarî Sûfî Tefsîr: Kur'ân'ı, tetkiklerine ve felsefî görüşlerine dayandırıp, onu arzu ettikleri şekilde mânâlandırma ekolü olarak ortaya çıkmıştır. 2. İşarî Tefsîr: Zâhir mânâsı ile bağdaştırılabilen, sülûk erbabının bilebileceği birtakım anlamlara ve işâretlere göre Kur'ân'ı tefsîr etmektir. Burada, nazarî sûfî tefsîrde olduğu gibi sûfî müfessirlerin ön fikir ve yargıları yoktur. Müfessir, bulunduğu makamda içine doğan ilhâm ve işâretlerle âyetleri mânâlandırmaya çalışır. Kalblerine doğan bilgiyi kapalı bir üslûp ile, remiz ve işâret yoluyla ifade ederler. Yaptıkları tefsîrlere de tefsîr değil, işaret adını verirler. Bunun için tasavvufî tefsîre "işarî tefsîr" adı verilir. Diğer bir ifade ile bu tefsîr, ilk anda akla gelmeyen, fakat tefekkürle, âyetin işaretinden kalbe doğan mânâları ihtiva eder.

İşarî tefsîrler, makbûl ve makbul olmamak üzere iki gruba ayrılırlar.
İşari Tefsirin Kabul Görmesinin Şartları
1-Batınî mana, zahiri manaya ters düşmemelidir.
2-Batınî mananın doğruluğunu destekleyecek başka bir nas olmalıdır. 3-Batınî manaya muhalif şer‟i bir karine olmamalıdır.

Bu tefsir ekolünün ilk temsilcileri arasında Hasan-ı Basrî, Cafer-i Sadık, Abdullah b. Mubarek gibi zatlar yer alır. Bazı tasavvufî tefsîrlere örnek olarak şunları zikredebiliriz:

1.   et-Tüsterî, Tefsîrü'l-Kur'ân'i'l-Azîm;

2..Sülemî, Hakâiku't-Tefsîr
3.Muhammed el-Kuşeyrî, Letâifu'l-İşârât. C. Fıkhî Tefsirler

Adından da anlaşılacağı üzere Kur‟an‟ın hüküm bildiren ayetleri üzerinde yoğunlaşarak yapılan tefsire verilen addır.

Amaç, Kur‟an‟ın ihtiva ettiği hükümleri ortaya çıkarıp müminlerin dünya ve ahiret saadetini temin etmektir.

Kur‟an‟daki ahkam ayetlerinin sayısı ihtilaflıdır. Gazzali ve Razi rakamı 500 olarak verirken, bazı alimlere göre bu 800‟dür.

Ahkamu‟l-Kur‟an‟a dair ilk eseri Mukatil b. Süleyman yazmıştır.
Kur‟an‟ın baştan sona tefsir edildiği ilk fıkhî tefsir, Kurtubî‟nin el-Cami‟ liahkami‟l-

Kur‟an adlı eseridir.

Bazı önemli fıkhî tefsirler şunlardır:

1-İmam Şafii: Ahkamu‟l-Kur‟an

2-Tahavî: Ahkamu‟l-Kur‟an

3-Cessas: Ahkamu‟l-Kur‟an

4-Ebu Bekr b. Arabi: Ahkamu‟l-Kur‟an

D. ilmi Tefsirler

Kur‟an‟ın sadece dini ilimleri değil bütün ilimleri ihtiva ettiği görüşünden yola çıkılarak ortaya konan bir tefsir çeşididir.

Bir nevi Kur‟an ayetlerinin, bir takım ilmi keşif ve nazariyeler ışığında tefsir edilmesidir.

İlmî tefsir günümüzde ortaya çıkmış bir akım değildir. İmam Gazzali de bu yöntemi destekler. İhya-u Ulumi‟d-Din adlı eserinde bu konu için bir başlık açar.

Bu konuda müfessir Suyuti de İmam Gazzali gibi düşünmektedir. Suyutî, Kur‟an‟ı bütün ilimlerin kaynağı olarak görür.

Bu dalın destekçileri olduğu gibi uygun görmeyenleri de vardır. Bunların başında Endülüslü alim Şatibi gelir. O, bu konudaki eleştirisini sahabe ve tabiun döneminde onların işlemediği bir konuyu daha sonra gelenlerin ortaya atmasının doğru olmadığı tezi üzerine kurar. Bu konuda onun destekçisi Hüseyin ez-Zehebi‟dir. Emin el-Huli de bu anlayışın Kur‟an icazına zarar verdiği tezini savunur.

Yine bu tefsir çeşidine yapılan en önemli eleştirilerden biri de Kur‟an ayetlerinin sürekli değişen ilmi çalışmalara dayanarak açıklanmaya çalışılmasıdır. Halbuki her geçen gün ilmi çalışmalar yapılmakta bugün geçerli olan ilmi hakikatler yarın değerden düşmektedir. İlmî gerçekler değişince ayetlerin manaları da mı değişecektir?

Bir başka eleştiri de müfessirler, tefsirlerinde bu tür bilgileri vererek, müslümanları Kur‟an‟ın ana mesajlarından uzaklaştırmış oldular, şeklindedir. Bu eleştirinin sahibi Reşid Rıza‟dır. O ayrıca Razi‟yi de bu konudaki tutumundan dolayı eleştirir.

Netice olarak Kur‟an tabi ki bir fen kitabı değildir. Fakat içerisinde ilim ve fenne ait pek çok ayet barındırır.

ilmi tefsirin en güzel örneği şeyh Cevheri Tantavî’nin yazdığı 25 ciltlik el-Cevahir fi Tefsiri‟l-Kur‟an adlı eserdir.

E. ictimaiTefsirler

Toplumsal sorunları, ayetlerin ışığı altında çözmeyi hedefleyen bir tefsir çeşididir.

Bu tefsir ekolü Ezher üniversitesi hocalarından Muhammed Abduh tarafından verdiği derslerde uygulamalı olarak ortaya konmuştur.

Bu ekolün tasvip edilen yönleri şunlardır:

1-Mezhep baskısından bağımsız bir şekilde Kur‟an tefsir edilmiştir.

2-Kur‟an naslarına muvafık bir şekilde te‟villerde bulunulmuştur.

3-İsrailiyata tamamen tenkitçi bir gözle baktılar ve israiliyata tefsirlerinde yer vermediler. İsrailiyatı tefsirden temizlemek temel hedefleridir.

4-Zayıf ve uydurma rivayetleri terk etmişlerdir.

5-Kur‟an‟daki müphemleri sahih rivayetlerle açıklamışlardır. Açıklama bulunmayan konuların üzerinde durulmamıştır.

6-Tefsiri ilim ve fen ıstılahlarından uzaklaştırmışlardır. Onlara göre tefsirin bunlara ihtiyacı yoktur.

Bu ekolün tasvip edilmeyen yönleri

1-Akla geniş bir hareket alanı vermişlerdir.

2-Bazı şer‟i hakikatleri te‟vil etmişlerdir.

3-Bazı Kur‟an lafızlarını, taşımadıkları manalarla manalandırmışlardır.

4-En güvenilir hadis kitapları olan Sahih-i Buhari ve Müslim‟deki bazı hadisleri zayıf veya uydurma olarak görmüşlerdir.

5-Tefsir anlayışları mutezileyi anımsatmaktadır.
6-Sahih ahad haberleri hiçbir şekilde kabul etmemişlerdir.


122

Bu ekolün önemli şahsiyetleri şunlardır:
1-Muhammed Abduh 2-Reşid Rıza 3-Ahmed Mustafa el-Meraği F. Edebî Tefsirler

Edebî Tefsîr: Kur'ân'ın belâgat, muhteva zenginliği, ihtiva ettiği esasların insanlığa yetmesi, gaybî haberler ihtiva etmesi, daima yeni kalması, Hz. Peygamber'in arzusuna göre değil de, Cenab-ı Allah'ın takdirine göre gelmesi gibi konuları ele alırlar. Ayrıca Kur'ân'ın dil ve üslûbuyla birlikte, inişini, Mushaf hâlinde toplanmasını ve tabiat ilimlerini ilgilendiren yanlarını da mevzu edinirler. Kur'ân'ın i'câz yönü üzerinde duranlar, daha ziyade onun belagatı, dil ve üslûbu üzerinde yoğunlaşmışlardır.

Edebî Tefsîr ekolünün kurucusu olan Emin el-Hûlî ve talebesi Dr. AiĢe Abdurrahman ile birlikte, Muhammed Ahmed Halefullah, Seyyid Kutub, Abdulkadir el- Mağribî, Muhammed el-Mübârek, Şevkî Dayf, Tahîr b. Aşur, bu eğilime mensup olanların ileri gelenleridir.

Özellikle Seyyid Kutub‟un Fi Zilali‟l-Kur‟an adlı eseri, sadece tefsir sahasında değil, aynı zamanda asrımızın Arap edebiyatının da şaheserleri arasında yer alır.

G. Ġlhadi Tefsir

Dinin temel prensiplerine, Kur‟an ve sünnetin emir ve nehiylerine aykırı bir şekilde yapılan tefsirlere ilhadi tefsir denir.

Bu şekilde tefsir yazanların temel amacı İslamiyete ve Müslümanlara zarar vermektir. Yöntemleri Kur‟an‟ı heva ve heveslerine göre te‟vil etmektir.

Mansur Fehmi, doktora için gittiği Fransa‟da, “İslamiyetin taklid ve gelişme devrinde kadının yeri” isimli eseri bu çeşit çalışmalardan biridir. Eserinde İslam akidesine ters olan pek çok problemli fikir ileri sürülmüştür.

Taha Husyen‟in fi‟ş-Şi‟ri‟l-Cahili eserinde Kur‟an‟daki bazı peygamber kıssaları reddedilir. 7 kıraatı da daha öncekilere tamamen ters bir şekilde yorumlar.

Müracaat Edilen Kaynaklar:
İsmail Cerrahoğlu: Tefsir Usulü
Muhsin Demirci: Tefsir usulü; Tefsir Tarihi
Bahattin Dartma (ad.): AÖF İlahiyat Tefsir Usulü Kitabı Said Nursi, İşârâtü‟l-İ‟câz