İçerik
VAHİY: (v-h-y) kelimesinin masdarı olan vahy kelimesinin lügat anlamları şöyledir: Gizli ve süratli bir şekilde bildirmek, emretmek, ilham etmek, ima ve işaret etmek, acele etmek, telkin etmek, seslenmek, fısıldamak, yazmak ve vesvese vermek.
Tanım: Allah (cc)‟ın genel olarak varlıklara hareket tarzlarını bildirmesi, özel olarak da insanlara ulaştırmak istediği ilahi emir, yasak ve haberlerin tümünü vasıtalı veya vasıtasız bir tarzda, gizli ve süratli bir yolla peygamberlerine iletmesidir.
Bu tanıma göre vahyin şu çeşitleri ortaya çıkmaktadır:
1. Gayri ilahi Vahiy: Kur‟an‟da Meryem Suresinin 11. Ayetinde bu vahy çeşidinden bahsedilir ki, bu da Zekeriyya (a.s)‟ın kavmiyle ima ve işaret etme şeklinde konuşmasına değinir.
En‟am Suresinin 112. Ayetinde ise İnsan ve cinlerin birbirleriyle olan fısıldaşmaları ve gizli konuşmaları “vahy” kelimesiyle anlatılır.
2. İlahi Vahiy: Yüce Allah‟ın bütün varlıklara hareket tarzını bildirdimesi ve Peygamberlere emir ve yasaklarını bildirmesi şeklinde iki kategoride değerlendirilir. Kur‟an‟da 1. Kısma dahil olan birkaç örnek vardır:
1. Cansız arza ve semaya hitaben vaki olan vahyler
2. Canlılardan bal arısına vaki olan vahy.
3. Meleklere hitaben vaki olan vahy
4. İnsanlardan Hz. Musa (a.s.)‟ın annesine ve Hz. İsa (a.s.)‟ın havarilerine hitaben vaki olan vahy.
Asıl vahiy Peygamberle gönderilen emir ve yasakları ihtiva eden vahiylerdir ki, bu da Hakiki Vahiy olarak adlandırılır. Bu vahiy, Allah (cc) tarafından Peygamberlerine ve bilhassa Hz. Muhammed‟e (s.a.v)‟ e ulaştırılan vahyi ifade eder. Dini terim olarak da vahyin kastettiği mana budur.
Kur‟an‟da geçen “inzâl”, “tenzil”, “ilim”, “hikmet”, “şifâ” ve “nûr” gibi kavramlar da bazen vahiy anlamında kullanılır.
Vahyin Mahiyeti (Vahiyde Bulunan Özellikler)
1. Dil Birliği: Vahiyde bir iletişim söz konusudur. Buna göre vahyin anlaşılabilmesi için lisani bir konuşma olması ve iletişimin iki tarafında bulunanlarca anlaşılabilen bir dilin kullanılması gerekir. İlahi kitaplar, kitabı alan peygamberin lisanıyla vahyedilmiştir.
2. Varlık Birliği: Esasında vahyi getiren melek, alan ise beşerdir. Öyleyse bir varlık birliğinden söz edilemez. O zaman vahiy nasıl anlaşılacaktı? Bu da iki şekilde olmuştur. Birincisinde Hz. Muhammed (s.a.v) beşeri sıfatlarından tecerrüd ederek bir nevi melekleşmiş ve varlık birliği sağlanmıştır. Bazen de melek, beşer suretinde Hz. Muhammed (s.a.v)‟e vahiy getirmiştir.
3. Gizlilik: Vahyin Hz. Muhammed (s.a.v)‟e intikali gizli bir şekilde oluyordu. Bu gizlilik için tenha bir yerde veya yalnız olma durumuna gerek yoktu. Topluluk arasında da bu gizlilik muhafaza ediliyordu. Mesela sahabeler Hz. Muhammed (s.a.v)‟in vahiy aldığını az- çok fark edebiliyorlardı. Ancak ne olup-bittiğini anlayamıyorlardı.
4. Süratlilik: Vahyin diğer bir özelliği de, Hz. Muhammed (s.a.v)‟e süratli bir şekilde intikalidir. Belki de gizli olması bundan kaynaklanıyor. Zira o süratte gelen bir mesajın normal beşeri duyularla algılanması mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) çok uzun bir sureyi bile çok kısa bir sürede alabiliyordu. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v) gelen vahyi alıp muhafaza etme hususunda endişe etmiş, bunun üzerine şu ayetler O‟nu teskin etmiştir: (Ey Rasûlüm, vahy daha tamamlanmadan) “ona acele ederek, (kelimeleri kaçırmayayım diye) dilini onunla tepretme; Çünkü O Kur'an'ı (kalbinde) toplamak ve dilinde okuyuşunu sağlamak bize aittir. Biz onu (Cebrâil dili ile) okuduk mu, sen onun okunuşunu takib et.” (Kıyamet, 75/16-18.)