İçerik

Tefsirin Doğuşu Ve Tedvini

Tefsirin Doğuşu Ve Tedvini

 Sözün olduğu her yerde açıklama, anlama ve yorumlama faaliyeti kendiliğinden ortaya çıkar. Önceki ilahi kitaplar bu faaliyete tabi tutuldukları gibi, son ilahi Kitap Kur‟an-ı Kerim de bu faaliyete tabi tutulmuştur. Yani Kur‟an, tabiatıyla tefsir edilmiş ve ilk müfessiri de hiç kuşkusuz Hz. Muhammed (sav) olmuştur.

Şu ayet meallerinden de anlaşılıyor ki, Kur‟an‟ı tefsir etme görevi bizzat Yüce Allah tarafından Hz. Peygambere verilmiştir.

“Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.” (Maide, 5/67)

“...İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.” (Nahl, 16/44.)

Hz. Muhammed (asm) kendisine gelen vahiyleri ilk gönden itibaren tebliğ ettiği gibi gerektiğinde tefsir de etmiştir. Muhatablarının dili Arapça olmasına rağmen Kur‟an‟da müteşabih manaların olması ve gaybi konuların varlığı Kur‟an‟ı tam anlamada birtakım sıkıntılara sebep oluyordu. İşte bu durumlarda Allah‟ı Resulü devreye girer; bu sıkıntıları izale ederdi.

Hz. Peygamber Döneminde Tefsir

Hz. Muhammed (sav) gelen vahiylerden anlaşılmasında herhangi bir güçlük olmayanları olduğu gibi tebliğ ederdi. Ancak bazı vahiyler, Hz. Peygamberin devreye girmesiyle vuzuha kavuşuyordu. Yani Hz. Peygamber ancak ihtiyaç halinde devreye girerdi. Namaz, oruç, hac gibi ibadetler farz kılınmış ancak uygulanma biçimi Hz. Muhammed (sav) tarafından gösterilmiştir. Nikah, talak, avlanma gibi hususlarda da yine sünnetin açıklayıcılığına ihtiyaç hasıl olmuştur. Hz. Peygamberin Kur‟an‟ı tefsir etmesi şu şekillerde olmuştur:

Mücmelin Tebyini: Mücmel, kendisinden ne kastedildiği anlaşılamayacak derecede kapalı olan ayet demektir. Bu ayetlerin bir kısmı Yüce Allah tarafından açıklanmışken, bir kısmı da Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Gayb, yaratılış, kader, kıyamet gibi konuları içeren ayetler...

Mesela Hz. Peygamber (sav), َْ َُٛو ال َث ًْ َسا َْ َػٍٰٝ لٍُُٛ ِث ِٙ ُْ َِب َوبُٔٛا ٠َ ْى ِغج “Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.” (Mutaffifin, 83/14)

93

ayetini, kulun günah işleyip, istiğfar etmeden tekrarlaması hâlinde zamanla bu siyah noktanın kalbin tamamen kuşatacağı şeklindeki hadisle açıklar (tebyin eder.) Bu siyah noktanın kalbi kaplamasının bu ayetteki pas olduğunu söylemişlerdir.

Mübhemin Tafsili: Mübhem, İnsan, melek ve cin gibi varlıkların; bir topluluk ya da kabilenin veya bir kelime ya da nitelemenin Kur‟an‟da açık değil de ism-i işaretle, ism-i mevsuller, zamirler, cins isimleri, belirsiz zaman zarfları ve belirsiz mekan isimleriyle zikredilmesidir. Dolayısıyla mübhemlerde bir belirsizlik ve anlam kapalılığı vardır. Bunların vuzuha kavuşturulması gerekir.

”.Namazlara ve orta namaza devam edin“ َزبِف ُظٛا َػٍَٝ اٌ اظٍََٛا ِد ٚاٌ اظٍِٰٛح اٌُْٛ ْع ٰطٝ (Bakara, 2/238) ayetindeki orta namazın hangi namaz olduğu belli değildir. Cins bir isim olan namaz, “vusta” ile nitelenmiştir. Hz. Peygamber (sav) orta namazın “ikindi” olduğunu söyleyerek mübhemliği ortadan kaldırmıştır.

Mutlakın Takyidi: Mutlak, herhangi bir lafzın anlam yönüyle kayıt altına alınamaması, bir başka kelime ya da niteleme ile belirginleştirilmemesidir. Bu durumda mutlakın takyid edilerek belirgin bir hale getirilmesi gerekir. Sünnet bazı durumlarda Kur‟an‟ı takyid etmiştir.

Mesela,MüzzemmilSuresi‟nin20.Ayetindegeçenِْفَبْلَشُؤا َِبر١ََاغَش َِٓاٌْمُْشٰا“Artık kUr‟an‟dan kolayınıza geleni okuyun” ifadesini “Fatihasız namaz olmaz” hadisi ile takyid etmiştir. Dolayısıyla namazda farz olan kıraatin Fatiha olduğu açığa çıkmıştır.

MüĢkilin Te’lifi: Karışık anlamına gelen müşkilin terim anlamı: Kur‟an‟ın bazı ayetleri arasında ihtilaf ve tezat gibi görünen hususlardır. Ancak Kur‟an‟da birbiriyle çelişen ayetlerin olması mümkün değildir. “Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” (Nisa, 4/82.)

َٚاِ ْ ِ ْٕ ُى ُْ ِا الَّ َٚا ِسدُ َ٘ب َوب َْ :Mesela şu iki ayette ilk bakışta bir çelişki varmış gibi görünüyor Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin(“ َػٍٰٝ َس ِّث َه َززْ اّب َِ ْم ِض ًّ١ب için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.” (Meryem, 19/71.)

Muhakkak ki“ اِ اْ ا هللَّٰ ٠ُ ْذ ِخ ًُ اٌا ٖز٠ َٓ ٰا َُِٕٛا َٚ َػ ٍُِّٛا اٌ اظب ٌِ َسب ِد َخٕاب ٍد رَ ْد ٖشٜ ِ ْٓ رَ ْس ِز َٙب ا ْلََّ ْٔ َٙب ُس اِ اْ ا هللَّٰ ٠َ ْف َؼ ًُ َِب ٠ُ ٖش٠ذُ Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.” (Hac, 22/14.)

Ancak Hz. Peygamber: “Ayetten geçen vürud lafzı girmek manasındadır. Ne günahsız ne de günahkâr, cehenneme girmeyen hiç kimse kalmayacaktır. Ancak cehenneme

94

müminlere, Hz. İbrahim‟e olduğu gibi serin ve selamet olacak, hatta cehennemin ateşi onların serinliğinden dolayı feryat edecektir. Sonra yüce Allah müttakileri kurtaracak, zalimleri ise öyle diz üstü çökmüş olarak cehenneme atacaktır.” Buyurarak ayetler arasındaki çelişkiyi gidermiştir.

Hz. Muhammed’in (SAV) Tefsir Ettiği Ayetlerin Miktarı: Bu hususta alimler arasında ihtilaf vardır. Bazılarına göre Hz. Muhammed (sav) Kur‟an‟ın bir kısmını tefsir etmişken, bazılarına göre ise tamamını tefsir etmiştir.

Kur’an’ın Bir Kısmını Tefsir Ettiği Ġddiası: Bu iddianın ilk sahibinin Gazâli olduğunu görüyoruz. Süyuti de aynı kanaattedir. Bunu savunanların delilleri şunlardır:

1.   Eğer O (asm), Kur‟an‟ın tamamını tefsir etseydi, “Onlar Kur‟an‟ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi? (Muhammed, 47/24) gibi onu anlamaya teşvik eden ayetlerin bir manası olmazdı

2.   Hz. Aişe naklettiği bir hadiste şöyle demiştir: “Hz. Cebrail‟in kendisine öğrettiği belirli ayetlerden başka Kur‟an‟dan bir şey tefsir etmezdi.” Bu da tefsirin, bütün ayetleri kapsamadığını göstermektedir.

3.   Hz. Peygamber, sadece anlamı bilinmeyen ayetleri tefsir etmiştir. Anlamı açık olan ayetleri tefsir etmesi, malumu ilan kabilinden olurdu.

4.   Eldeki mevcut hadis kitapları incelendiğinde, Hz. Peygamber‟in Kur‟an tefsirine ait merfu rivayetlerinin oldukça az olduğu görülür. Demek ki, O (asm) Kur‟an‟ın bir kısmını tefsir etmiştir.

5.   Eğer O (asm) tüm Kur‟an‟ı tefsir etseydi, Hz. İbn Abbas hakkındaki “Allah‟ım onu dinde fakih kıl ve ona te‟vili öğret” duası anlamsız olurdu. Çünkü bu dua Kur‟an‟ın tefsir edilme temennisini içerir.

Kur’an’ın Bir Tamamını Tefsir Ettiği Ġddiası: Bu görüşün ilk müddeisi İbn Teymiyye‟dir. Bu iddiadakiler de şu delilleri ileri sürmüşlerdir:

1.   “...İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman (beyan etmen) ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.” (Nahl, 16/44.) ayeti, Hz. Peygamber‟e Kur‟an‟ı tefsir etme sorumluluğunu yüklemektedir. Ayette geçen “beyan” lafzı Kur‟an‟ın tümünü içine alan bir lafızdır. Öyleyse o Kur‟an‟ın tamamını tefsir etmiştir. Yoksa beyan görevinde hata etmiş olurdu.

2.   Rivayetlere göre sahabeler, Resulullah‟tan on ayet öğrendiklerinde manalarını kavrayıp onlarla amel etmedikçe başka ayetlere geçmezlerdi. Ayrıca Kur‟an‟ın

95

muhtelif yerlerinde Yüce Allah, ayetler üzerinde iyice düşünülmesini emretmiştir. Ahab de buna çok gayret etmiştir. Manası anlaşılmayan bir söz üzerinde de düşünme olmaz. Öyleyse Hz. Peygamber tüm Kur‟an‟ı tefsir etmiştir.

3. Herhangi bir ilim dalında yazılmış bir kitap bile izaha muhtaçsa, insana dünya ve ahiret saadetini temin eden Kur‟an‟ın bütün olarak tefsiri ihtiyacının olmadığını düşünmek manasızdır.

İki tarafın görüşlerinden şöyle bir sonuç çıkarılabilir:

Kur‟an‟da birçok konu olmakla beraber ahiret hayatıyla ilgili ayetler ve muğayyebat dediğimiz gaybi bilgileri içeren ayetler de vardır. Hz. Peygamber zaman zaman bu ayetleri temsil yolunu kullanarak tefsir etmiştir. Yani Hz. Peygamber, Kur‟an‟ın az bir kısmını tefsir ederek, bu konudaki kişisel kanaatlere yolu kapattığı gibi, tamamını da tefsir ederek insanın aklını işlevsiz hale getirmemiştir.

II. görüştekilerin delil olarak öne sürdükleri en-Nahl 44. Ayetindeki ifade, tüm Kur‟an‟a yönelik olmayıp sadece mücmel, mübhem, müşkil ve bazı gaybi konuları içeren ayetler içindir. Demek ki Allah‟ın Resulü Kur‟an‟ın tamamını tefsir etmemiştir. Zaten bunu kanıtlayacak bir delil de elde mevcut değildir.

Kur‟an‟ın tamamını tefsir etmiştir diyenlere de şöyle bir hak verilebilir: O (asm) belki metinsel olarak Kur‟an‟ın tamamını tefsir etmemiştir ama hayata geçirme ve uygulama açısından tüm Kur‟an‟ı tefsir etmiştir. Çünkü O, yaşayan bir Kur‟an‟dı. Demek ki O‟nun Kur‟an doğrultusunda yaptığı filler, O‟nun Kur‟an‟ın tamamını tefsir ettiğine dayanak gösterilebilir.

Nebevi Tefsirin Fonksiyonu Ve Değeri:

Fonksiyonu: İki fonksiyonu vardır: Beyan, TeĢri’. Daha önce de anlatıldığı gibi beyan, nasların gerektiği gibi açıklanmasıdır. Yüce Allah tarafından Hz. Peygambere verilen hüküm koyma yetkisine Teşri‟ denir. Mutlak Şari‟ Yüce Allah‟tır. Ancak Hz. Peygamber (Mecazi Şari‟) de Allah‟ın verdiği yetkiye dayanarak Kur‟an‟da olmayan alanlarda hüküm koyabilir. Hz. Peygamberin hüküm koyduğuna dair örnekler:

1.   Nesep açısından haram olan şeylerin, süt emzirme yoluyla da haram kabul edilmesi.

2.   Çoğu sarhoş eden şeyin azının da haram olacağı.

96

3. Beş vakit namazın nasıl ve ne zaman kılınacağı, vitir namazının vacip oluşu, orucu bozan ve bozmayan şeyler, zekatın kimlere farz olduğu ve büyük annenin mirası gibi.

Değeri: İslam alimlerine göre kaynak olarak Kur‟an ile Sünnet arasında herhangi bir fark yoktur. Yani ikisinin de kaynağı vahiydir. Değer bakımından aralarında bir fark yoktur. Kur‟an‟ın boş bıraktığı alanlarda Allah‟ın Resulü hüküm koymuştur. Onun koyduğu hükümler de hevai ya da keyfi değildir. Çünkü o (asm) ismet sıfatına maliktir. Yani O, devamlı olarak vahyin kontrolünde olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber, beşeri olarak bazı hatalara düşme ihtimaline karşı derhal ikaz edilmiştir. Çünkü Yüce Allah, Peygamberini risalet konusunda hata üzerinde bırakmaz; gecikmeden hemen uyarır.